''Yenikler her zaman kendilerini masum kurbanlar olarak göstermek eğilimindedirler.Ama bu gerçeğe tam olarak uymaz,hiç de masum değillerdirler. Yenildikleri için suçludurlar.Kendi halklarına,kendi medeniyetlerine karşı suçludurlar. Sadece yöneticilerden değil,benden,senden,hepimizden bahsediyorum. Bugün tarihin mağluplarıysak, hem kendi gözümüzde hemde tüm dünyanın gözünde aşağılanmış durumdaysak bu sadece başkalarının değil öncelikle bizim suçumuzdur.'' (Amin Maalouf-Doğu'dan Uzakta)
Yazarın anlattıklarının doğruluğunu test etmek için kendi hayatımdaki benzer hadiseleri incelemeyi doğru buldum.Yöneticileri yada diğer insanları eleştirmek kolay olsa da biz biraz çuvaldızı kendimize batıralım. Yada hem kendimize hemde birazda Yöneticilere batıralım.
Eğitim hayatımda kendimi Yenik olarak hissettiğim yıllar Lise yılları idi. Dört koca yıl eğitim almama rağmen Ne İngilizce Öğrenebilmiş,nede Fen bilimlerini öğrenebilmiştim. Aslında her dönem Teşekkür yada Taktir belgesi almıştım belki ama bu belgelerin İyi öğrenenlere verilmediğini,iyi ezber yapabilenlere verildiğini sonradan idrak edebildim. Kalitesiz bir eğitim sisteminin sakat bıraktığı öğrencilerindenim sanırım.
Hayatımdan Dört koca yıl almasına rağmen yeterince karşılığını verememiş bir eğitim sistemi.
Eğitimcilerinin kendini yenilemekten uzak olduğu,memur zihniyetinin egemen olduğu bir sistem.
Sorgulamak yada düşünme yeteneğinin elde edilmesine imkan veremeyen bir sistem.
Maalesef ki öğrencileri dershanelere gitmek zorunda bırakan bir sistem.
Star gazetesi yazarlarından Mustafa KARAALİOĞLU 20 Kasım 2013 tarihinde köşesinde yedi sekiz yıl önce bir platformda yaptığı sunumdan şu satır aralarını yazıyor ; '' Liseye başlayan öğrencinin aklı üniversite sınavına,yolu da dershaneye gidiyor.Öğrenciler üniversite yaşına gelsin diye heba olan dört yıldan söz ediyoruz,eğitimden değil. Yüzbinlerce genç dört yıl boyunca bilgiye değil,bilime değil sadece soru çözme tekniklerini öğrenmeye odaklanıyor. Çünkü,sonucu dört yıllık lise eğitimi değil dershane belirliyor ''.
Mustafa bey düşüncelerime tercüman olmuş gibi konuyu özetliyor, Ömrümden alınan koca Dört yılın bu kadar iyi ifade edilebilmesi çok acı verici.
Oysaki benden alınan dört yıl, bir üniversitede profesörün dilinden şöylede ifade edilebilirdi ;
'' Üniversitemize eğitime gelen öğrencilerin İngilizceyi iyi derecede bilmeleri,araştırma kültürü ve okuma alışkanlığı kazanmış olmaları bizlerde çok daha iyi eğitim verme ihtiyacı doğurmakta,bu nedenden dolayı bizler onların sorularına cevap verebilmek için kendimizi her geçen gün dahada geliştirme çalışmaktayız,
Öğrencilerin hayatın dinamiklerini idrak edebilir seviyeye gelmiş olmaları,ülkemizin ve ailelerinin kendilerinden neler beklediklerini idrak edebilir olmaları,hayata ve tarihe karşı sorumluluklarını anlayabilmiş olmaları yaşam heyecanlarını dinç tuttuğu için yaşamları anlam kazanmakta,eskiden olduğu gibi alkol yada esrar da ömürler tüketilmemekte.
Bu bahsettiğim kazanımlar ile öğrencinin öğrenme ve sorgulama yetenekleri birleşince derslerimiz ezber saatleri olmaktan çıkıp,fikir üreten,problemlere çözüm üretebilen, farklı bakış açıları ile doğru yaklaşımlara ulaşılabilen eğitim saatleri oluyor.''
Benden alınan dört yıl karşılığında eğitim sisteminin, yukarıdaki hayali profesörün söylediği kazanımları bana kazandırmasını arzu ederdim.
Bugün ülkemizde Dershanelerin şu anki mevcut faaliyet şekillerine düzeltme yapabilmek için çalışmalar yapılmakta, Aslında 2009 yılında başlatın bir çalışmanın tamamlanma sürecine gelindiğinde ortaya çıkan tartışmalar,( Kaynak: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HilalKaplan/ak-partinin-cemaati-bitirme-plani/41534 ) Birçok köşe yazarının bu konuda farklı tarafları savunduklarını gördük. Şüphesiz ki konu ile ilgili söz söyleyen herkes kendi değerler çizgisinde haklıdır. Bende bu ülkede lise eğitimi için ömründen dört yıl heba eden ve lise son sınıfta dershaneye para vererek(Ailemden alınan eğitim vergilerinden hariç) üniversite sınavını kazanmak için soru çözmeyi öğrenen bir genç olarak,belkide haddim olmayarak konu ile ilgili fikir söylemek arzusuna giriştim.
Ey değerli Siyasetçiler, Bürokratlar, Fikir insanları, Eğitimciler, Dershane İşletmecileri, Cemaat Önderleri ve gelecek nesillerin Ömründen dört koca yıl heba edilmesine neden olabilecek yetkiye sahip Adem oğlu...
Bizler halk olarak sosyal medyadan yada gazetelerden öğrendiğimiz, televizyondan izlediğimiz,minibüs lerde duyduğumuz bilgilerle sizlere Yol gösterecek kadar terbiyesiz ve de densiz değiliz.Problemin detaylarına sizler hakimsiniz ve şüphesiz ki doğru yolu da sizler bulacaksınızdır. Bizlerin genç olarak sizden isteği tek bir cümleden ibarettir; Her kim Fedakarlık yapacaksa yapsın ki gelecek nesiller milletimizi daha ileri götürecek heyecan ve donanıma sahip olsun.
Yenikler'den olmamak ümidiyle...